Merhaba değerli okuyucular,
Ben Aydın Salman, aslen Ağrılıyım ve İstanbul’da ikamet ediyorum. 30 yılı aşkın bir süredir yiyecek-içecek sektöründe faaliyet gösteriyorum. Bu süreçte, özellikle Türk ve Osmanlı sarayı mutfağını tanıtma konusunda geniş bir tecrübe kazandım. Yurt içi ve yurt dışında birçok restoranın kuruluş aşamasında danışmanlık hizmeti verdim, menü çalışmaları yaptım ve işletmelere bu konularda rehberlik ettim. Ayrıca, üniversitelerde ve gastronomi sanatları okullarında uygulamalı eğitimler verdim. Şimdi, bu birikim ve deneyimlerimi RESTO gastronomi platformu aracılığıyla siz değerli okuyucularla paylaşmak için buradayım.
Bu haftaki köşe yazımda, Türk mutfağının dünyaya açılan kapısını ve aşçılık mesleğinin zorluklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıllardır mutfaklarda harcanan emeklerin, bir ülkenin kültürünü dünyaya tanıtan en önemli araçlardan biri olduğunu düşünüyorum. Türk mutfağı, sadece lezzetleriyle değil, aynı zamanda taşıdığı tarihî ve kültürel mirasıyla da dünya mutfakları arasında önemli bir yer tutuyor.
Türk mutfağını dünyaya tanıtmanın önemi, sadece damak tadı sunmaktan öte, bir kültür elçisi gibi hareket etmekle eşdeğer. Her bir yemek, yüzyılların birikimiyle, geçmişin izleriyle, bazen bir Osmanlı sarayının görkemini, bazen de Anadolu’nun sade ve samimi yüzünü yansıtıyor. Bu mutfak kültürü, sadece tariflerle sınırlı kalmamalı; onun arkasındaki hikâyeleri, pişirme tekniklerini, kullanılan malzemelerin tarihî ve coğrafi bağlarını da dünya ile paylaşmalıyız.
Ancak bu büyük görevin ardında, genellikle göz ardı edilen bir gerçek yatıyor: Aşçılığın zorlukları. Aşçılık, dışarıdan bakıldığında büyüleyici görünen, mutfağın mistik havasında şekillenen bir sanat dalı gibi algılanabilir. Fakat bu sanatın ardında, yoğun bir disiplin, sürekli yenilik peşinde koşma çabası ve fiziksel zorluklar yatıyor. Uzun çalışma saatleri, yüksek ısıya maruz kalma, sürekli ayakta durma gibi fiziksel zorluklar, birçok aşçının karşılaştığı günlük rutinlerden sadece birkaçı.
Aşçılık aynı zamanda sürekli bir öğrenme süreci. Dünya mutfaklarıyla rekabet edebilmek için sadece geleneksel tariflerimize bağlı kalmak yeterli değil. Yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek, uluslararası trendleri takip etmek, yeni malzemeler ve tekniklerle deneyler yapmak aşçıların mesleklerinde ilerlemeleri için şart. Bu da mutfaklarda sürekli bir öğrenme ve gelişim döngüsünü zorunlu kılıyor.
Bu yazıda, Türk mutfağının güzelliklerini ve aşçılığın zorluklarını dile getirdim. Amacım, hem Türk mutfağının dünyaya daha fazla tanıtılmasına katkıda bulunmak hem de aşçılık mesleğinin ne denli emek gerektiren bir alan olduğunu vurgulamak. Unutmayalım ki, her bir tabakta sadece lezzet değil, aynı zamanda yılların emeği ve tutkusu da yer alıyor.
Sevgi ve lezzet dolu günler dilerim.
Şef Aydın Salman