Bu hafta, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Kültür Yolu Festivali kapsamında çeşitli sanat etkinliklerine katılma fırsatı buldum. Şehirde sanatı ve tarihi iç içe sunan bu etkinlikler, sadece bireysel bilgi birikimimi tazelemekle kalmadı, aynı zamanda şehrin kültürel kimliğine olan bakış açımı da değiştirdi. Bakan Mehmet Ersoy, bu festivali hayata geçirerek, sanatın ve kültürün toplumla daha derin bir bağ kurmasına katkı sağlamış. Bence siyaset dışı konulara odaklanmak ve topluma faydalı işler yapmayı teşvik etmek gerekiyor; bu festival de bunun iyi bir örneği.
Festival kapsamında, birçok nitelikli sanatçının eserlerini detaylı bir şekilde inceleme imkânım oldu. Özellikle Vera Molnar gibi sanatçılar, sanata ve teknolojiye bakış açımı yeniden şekillendirdi. Molnar, 1924 doğumlu Macar-Fransız bir sanatçı ve bilgisayar sanatının öncülerinden biri olarak kabul ediliyor. 1960’larda algoritmalar ve bilgisayarları sanata dahil ederek, geleneksel sanat anlayışını tamamen değiştiren Molnar, minimalistformlar ve soyut estetikle yeni bir görsel dil yaratmış. Onun eserlerini Pera Sanat Galerisi’nde görmek gerçekten bir ayrıcalıktı. Sanat eserlerinin bulunduğu şık ve düzenli ortam, hem görsel hem de zihinsel bir doyum yaşattı. Ayrıca bu tür sergilerde selfie çektirmek yerine sanatın tadını çıkarmak isteyen daha nitelikli bir kitlenin olması sevindiriciydi.
Pera Sanat Galerisi’nde sadece Molnar’ın eserleri değil, aynı zamanda Ömer Koç’un seramik sergisi de dikkatimi çekti. Koç, yıllardır Türk mutfağına ait eserleri toplamış ve bu koleksiyonunu sanatseverlerle buluşturmuş. Özellikle Kütahya seramik işçileri ve Osmanlı dönemine ait kahve bardakları benim için çok ilgi çekiciydi. Hem sanatsal hem de tarihsel olarak derin anlamlar taşıyan bu eserler, Türk zanaatkarlarının yeteneğini ve Osmanlı dönemindeki estetik anlayışını gözler önüne serdi.
Bir başka kat ise benim gibi ekonometri mezunları için adeta bir hazineydi. Matematik ve sanatın buluştuğu eserleri görmek, sanatın yalnızca duygusal değil, aynı zamanda bilimsel bir tarafı olduğunu da hatırlattı. Burada tartılar üzerine kurulu bir bölümde, Osmanlı dönemindeki ticaretin nasıl yürütüldüğünü daha iyi anladım. Özellikle Yahudilerin ticarette adaletin simgesi olan tartılarla nasıl titizlikle ölçüm yaptıklarını ve “Tüyden bile hafif” deyiminin kökenini öğrendim. Bu küçük detay, o dönemin ticaret kültürüne ve adalet anlayışına dair önemli bir bilgi sağladı.
Kültür Yolu Festivali, bana sadece sanat eserlerini değil, aynı zamanda tarihin ve ticaretin derinliklerini de keşfetme fırsatı sundu. Bu tür etkinlikler, hem yerel halkın hem de turistlerin şehirle olan bağlarını kuvvetlendiriyor. Sanatın toplumun her kesimine hitap eden bir güç olduğunu bir kez daha görmek, bu festivali benim için unutulmaz kıldı.
Gelelim Grand Pera’ daki Frida sergisine .Önce Frida Kahlo ‘yu hatırlayalım, Frida Kahlo(1907-1954), Meksikalı bir ressam olup, sanat tarihinde en önemli figürlerden biri olarak kabul edilir. Hayatı boyunca hem fiziksel hem de duygusal anlamda birçok zorlukla karşılaşan Kahlo, bu acıları eserlerine yansıtarak kişisel deneyimlerini sanatıyla ifade etti.
Frida, 6 yaşında çocuk felci geçirdi ve bu hastalık nedeniyle bir bacağı diğerinden ince kaldı. 18 yaşındayken geçirdiği ciddi bir trafik kazası sonucunda omurga, kalça ve bacaklarında ağır yaralanmalar oluştu. Bu kaza, hayatının geri kalanında çeşitli ameliyatlar geçirmesine ve fiziksel acılar çekmesine neden oldu. Ancak, bu süreçte resim yapmaya başladı ve sanatını bir tür terapi olarak kullandı.
Kahlo’nun eserleri genellikle otobiyografik nitelikte olup, acı, kimlik, cinsiyet ve Meksika kültürünü yansıtır. Çoğu zaman kendini merkezde konumlandıran otoportreler yaptı. Geleneksel Meksika halk sanatı, simgeler, renkler ve sembollerle dolu eserleri, gerçeküstücülükle ilişkilendirilse de Frida, kendi sanatı için bu tanımı reddetmiştir.
Frida, ünlü Meksikalı duvar ressamı Diego Rivera ile çalkantılı bir evlilik yaptı. Çift, hem sanatsal hem de politik açıdan etkili bir birliktelik yaşadı; ikisi de Meksika’nın Komünist Partisi üyesiydi ve toplumsal adalet mücadelelerine aktif olarak katıldılar.
Kahlo’nun sanat kariyeri, ölümünden sonra daha da büyük bir ilgi gördü. Feminist hareketin yükselişiyle birlikte, Kahlo’nun güçlü, özgün ve cesur sanatı kadınlar için bir ilham kaynağı haline geldi. Bugün Frida Kahlo, hem Meksika kültürünün önemli bir simgesi olarak hem de küresel çapta tanınan bir sanat ikonu olarak kabul edilmektedir.
Burada salon havalandırmaları iyi değildi .Nitelikli sergi için gelen yoğun kalabalık için iyi olmadı.Ayrıca girişte düzen olmaması da kargaşa getirdi .
AKM de ki Pablo Picasso ve Andy Warhol daha önce ülkemizde ve farklı lokasyonlardagördüğüm için tekrar gitmedim ama bu sergiler de ülkemiz için bir kazanç olarak düşünüyorum.
Fırsatınız varsa etkinliklere de katılmayı unutmayın .
Bu hafta Beauty İstanbul fuarı da güzellik sektörünün ne noktalara geldiği için çok önemli bir etkinlik idi .Fuarda 1000 den fazla katılımcı ve 60 dan fazla ülke vardı .Nitelikli bir etkinlik idi ,gerçekleştirenleri tebrik ederim .
Bu haftalık benden bu kadar kalın sağlıcakla …
Gürkan Boztepe