Bugüne dek 3 imparatorluğa başkentlik yapmış, medeniyetler kavşağında bir dünya kenti olan İstanbul, efsaneleri, hikayeleri ve büyüleyici güzelliğiyle bizleri kendine aşık ede dursun, tarih, kültür ve aşk hikayelerinin göbeğinde her gün bir başka güzellikle bakıyor yüzümüze…
İstanbul’un etekleri altında gizlenen hikayelerinden biri de Altın Boynuz, Golden Horn’nun hikayesi. Metro kullanan yerli ve yabancı turistlerin anonslarda duyarak kulak kabarttığı “Golden Horn”, Haliç üzerinden geçerken işitilir ve merak uyandırır…
Hafif metro kullananları Haliç’e taşırken, güneşin altın yansımalarıyla parlayan İstanbul nice mistik hikayeyi kulaklara fısıldar. Golden Horn yani Altın Boynuz ile ilgili en bilinen efsane, Antik Yunan tanrı inancına kadar uzanıyor. Bu inanca göre; Olympos Dağı’nın zirvesinde gününü gün eden, insanlara tepelerden bakan, duygusal yorgunluklara gark eden Yunan tanrıları arasında en ünlüsü, gönül maceralarıyla hem adını duyurmuş hem de çok canlar yakmış ola Zeustur… Antik Yunan mitlerinde bakıldığında binlerce aşk hikayesi içinde en acımasız olanlarının Zeus’a ait olduğu görülür. Çok kızdığı zaman dünyaya sert yıldırımlar göndererek kendini hatırlatan Zeus ile onun karısı olduğuna inanılan Hera arasındaki aşk hikayeleri ise, bu hikayeler arasında en acımasızıdır.
Gelelim efsaneye… Zeus bir gün, Tanrıça Hera’nın tapınağında Io adlı güzeller güzeli bir rahibeye tutulur. Onu gördükçe O’na olan özlemi de artmaya başlar. Büyükçe bir bulutun içine saklanarak Io’ya yaklaşan Zeus, sonunda dayanamayıp aşkını ilan eder. Io’nun da duyguları karşılıklıdır. Zeus, uzunca bir süre ortadan kaybolunca, karısı Hera, şüphelenir ve Io ile Zeus’un duygularının karşılıklı olduğunu gördüğünde acı çeker. Bu acı zamanla büyüyerek, Hera’yı kuşatır. Hera Zeus’u cezalandırmak ister ve acısını Io’ya püskürterek, onu beyaz, boynuzları olan büyük bir ineğe dönüştürür. Bununla da kalmaz, başına bir de büyük bir sinek musallat eder. Güzeller güzeli Io, sinekten kurtulmak istedikçe, boynuzlarını sağa, sola tokuşturmaya başlar. Io’nun bu mücadelesi güçlenerek büyür ve bir gün derin yarıklar oluşur. Bu yarıklardan Karadeniz’in azgın suları kontrol edilemez bir şekilde hızlıca güneye akar ve İstanbul Boğazı oluşur. İstanbul Boğazı’na Bosphorus denmesinin sebebi; Yunan dilinde “inek geçidi” diye bilinen tanımlamanın yapılmış olmasıdır. Bugün, Avrupa le Asya’yı birbirinden ayıran boğaza, Bosphorus denir.
Güzel Io, Haliç’ten kıyıya çıkar ve burada Zeu’un kızı Keros’u dünyaya getirir. Antik Yunan inancındaki bu hikayede Keros, boynuz anlamını taşımaktadır. Haliç’in taşı da toprağı da zamanla altın kadar değerli hale gelir. İşte Haliç, Antik Yunan inancında bu efsanenin hikayeleşmesi ve kayda geçmesiyle o gün bugündür Altın Boynuz, Golden Horn olarak anılır…
Antik Çağ’dan 21. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi’nin içinde barındırdığı en mistik hikayelerinden biri olan Haliç’in hikayesi, ne zaman üstünden geçilirken, Güneş, ışıklarını suya değdirse, kulaklarımıza çalınır…
İstanbul’un hiçbir dünya kentiyle yan yana gelemeyecek kadar büyülü hikayelerinden sadece biri bile, bizi onca yorgunluğun arasından usulca çekip alabilecek kadar derindir…
“Denizden yeni mi çıkmıştı neydi;
Saçları, dudakları deniz koktu sabaha kadar” O.Veli Kanık
Bu haftalık benden bu kadar. Sevgi ve tevazuyla…
Nermin Öztaydaş